PELVİK ORGAN PROLAPSUSU (SARKMA)

Pelvik organ prolapsusu, kadınlarda pelvik taban kaslarının zayıflığı veya hasarı sonucu pelvik organların vajina içinde bulunması gereken yerlerinden sarkması durumudur. Pelvik organlar arasında rahim, mesane, rektum ve vajina bulunur. Pelvik organ prolapsusu, bu organların bir veya birkaçının vajina içinde veya vajinanın dışına doğru sarkmasıyla karakterizedir.

Pelvik organ prolapsusu, genellikle pelvik taban kaslarının zayıflığı veya hasarı sonucu ortaya çıkar. Bu kaslar, rahmin, mesanenin, rektumun ve diğer pelvik organların desteklenmesinde önemli bir rol oynar. Bu kaslar zayıfladığında veya hasar gördüğünde, pelvik organlar normal pozisyonlarını koruyamaz ve vajina içine doğru sarkabilirler.

Pelvik organ prolapsusuna neden olan birkaç faktör vardır:

  1. Doğum: Normal doğum sırasında, bebeğin geçişine izin vermek için pelvik taban kaslarına ve dokularına büyük bir baskı uygulanır. Bu süreç, pelvik taban kaslarında ve bağ dokusunda zayıflamaya veya hasara yol açabilir. Özellikle uzun süren doğumlar, büyük bebeklerin doğumu veya doğum sırasında güçlü itme gerektiren durumlar, pelvik taban kaslarının ve dokularının zorlanmasını artırabilir. Bu zorlanma, pelvik organların doğru konumlarını koruyamamasına ve sonuç olarak prolapsus riskinin artmasına neden olabilir.Yaşlanma: Yaş ilerledikçe, vücuttaki kaslar ve bağ dokuları doğal olarak zayıflar. Pelvik taban kasları da istisna değildir. Bu zayıflama, pelvik organların desteklenmesinde önemli bir rol oynayan yapıların gücünü azaltabilir. Sonuç olarak, yaşla birlikte pelvik organ prolapsusu riski artar.

  2. Aşırı fiziksel aktivite: Sürekli ağır kaldırma, aşırı spor yapma veya ağır fiziksel işlerle uğraşma gibi aktiviteler, pelvik taban kaslarını zorlar ve yorar. Bu durum, kasların zamanla zayıflamasına veya hasar görmesine yol açabilir. Özellikle düzenli olarak aşırı fiziksel aktivite yapan kadınlar, pelvik organ prolapsusu riskini artırabilir.

  3. Kronik kabızlık: Uzun süreli kabızlık, dışkının geçişini zorlaştırabilir ve kişinin sürekli olarak zorlanmasına neden olabilir. Bu durum, pelvik taban kaslarını ve dokularını zorlayarak zayıflamasına katkıda bulunabilir. Kronik kabızlık, özellikle dışkı geçişini zorlaştıran diyet alışkanlıkları veya sindirim sistemi bozuklukları gibi durumlarda, pelvik organ prolapsusu riskini artırabilir.


Pelvik organ prolapsusu çeşitli tiplerde olabilir:

  1. Rahim (uterin) prolapsusu: Rahim prolapsusu, rahmin normalde vajinanın üst kısmında bulunması gereken yerinden sarkması durumudur. Bu durum, pelvik taban kaslarının zayıflığı veya hasarı sonucu oluşabilir. Rahim prolapsusunun dereceleri vardır ve bu dereceler, rahmin ne kadar sarktığını belirtir. Hafif dereceli rahim prolapsusunda, rahim vajinanın içine hafifçe sarkabilirken, ileri dereceli prolapsuslarda rahim vajinanın dışına doğru sarkabilir. Rahim prolapsusu genellikle doğum, yaşlanma, aşırı fiziksel aktivite gibi faktörlerle ilişkilendirilir.

  2. Mesane (sistosel) prolapsusu: Mesane prolapsusu, mesanenin vajinanın içine doğru sarkması durumudur. Pelvik taban kaslarının zayıflığı veya hasarı, mesanenin normal pozisyonunu koruyamamasına neden olabilir. Bu durumda, mesane vajina duvarlarına doğru sarkabilir ve belirtiler arasında idrar kaçırma, idrar yapma güçlüğü ve pelvik baskı hissi yer alabilir. Mesane prolapsusu genellikle doğum, aşırı zorlanma, kronik kabızlık gibi durumlarla ilişkilendirilir.

  3. Rektum (rektosel) prolapsusu: Rektum prolapsusu, rektumun vajinanın içine doğru sarkmasıdır. Bu durum, rektumun normal pozisyonunu koruyamaması sonucunda oluşur. Rektum vajina duvarlarına doğru sarkabilir ve belirtiler arasında kabızlık, zorlu bağırsak hareketleri, pelvik ağrı ve doluluk hissi yer alabilir. Rektum prolapsusu genellikle doğum, yaşlanma, aşırı zorlanma gibi etkenlerle ilişkilendirilir.

  4. Enterocele: Enterocele, bağırsakların vajinanın içine doğru sarkmasıdır. Bu durum, pelvik taban kaslarının zayıflığı veya hasarı sonucu bağırsakların normal pozisyonunu koruyamamasıyla ortaya çıkar. Enterocele genellikle karın içindeki basınç artışı, özellikle ağır kaldırma veya kronik kabızlık gibi durumlarla ilişkilendirilir. Belirtiler arasında karın içinde basınç hissi, kabızlık, pelvik ağrı ve bağırsak hareketlerinde zorluk yer alabilir.

Pelvik organ prolapsusunun tedavisi, semptomların ciddiyetine, hastanın yaşına, genel sağlık durumuna ve yaşam tarzına bağlı olarak değişir.

Tedavi seçenekleri şunları içerebilir:

  1. Pelvik Taban Egzersizleri (Kegel egzersizleri): Pelvik taban kaslarını güçlendirmek için özel olarak tasarlanmış egzersizlerdir. Bu egzersizler, pelvik organların desteklenmesini ve semptomların azalmasını sağlayabilir. Pelvik taban kaslarını güçlendirmek için fizyoterapistler tarafından öğretilen Kegel egzersizleri, pelvik organ prolapsusu tedavisinde genellikle ilk tercih edilen yöntemlerden biridir.

  2. Destekleyici Aygıtlar: Pelvik organ prolapsusu semptomlarını hafifletmek için kullanılan çeşitli destekleyici cihazlar vardır. Örneğin, pelvik destek kemeri veya pelvik destek silindiri gibi aygıtlar, pelvik organların desteklenmesine yardımcı olabilir ve semptomların iyileşmesine katkıda bulunabilir.

  3. Hormonal Tedavi: Menopoz sonrası kadınlarda pelvik organ prolapsusu riskini artıran hormonal değişiklikler olabilir. Hormon replasman tedavisi (HRT) gibi hormonal tedaviler, pelvik organ prolapsusu semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilir.

  4. Cerrahi Müdahale: Semptomları şiddetli olan veya diğer tedavilerle kontrol altına alınamayan pelvik organ prolapsusu durumlarında cerrahi müdahale gerekebilir. Cerrahi seçenekler arasında rahmin alınması (histerektomi), vajinal duvarların güçlendirilmesi için cerrahi tamir işlemleri (vajinal mesh, mesh olmadan cerrahi onarımlar), rahmin vajinadan dışarı alınması (vaginal prolapsus cerrahisi), pelvik organların yukarı doğru yerlerine konması için cerrahi prosedürler bulunur. Cerrahi seçenekler genellikle semptomları hafifletmek ve pelvik organların normal fonksiyonunu geri kazandırmak için etkili olabilir, ancak cerrahi riskler ve komplikasyonlar taşıyabilir.

Tedavi seçeneklerinin belirlenmesinde hastanın genel sağlık durumu, semptomlarının şiddeti ve yaşam tarzı gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, tedavi seçenekleri bireysel olarak değerlendirilmelidir ve bir sağlık uzmanı tarafından yönlendirilmelidir.